top of page
  • GÖZEN ESMER

Albay Buendia’ya Mektuplar -6-


Onuncu Mektup

Sefaletin karşısına başka bir sefalet çıkıyor Albay. Bu Hükümdarların kendi halkına sayısız tuzaklar kurduğu Merkantilizm çağından sonra pek de şaşırtıcı olmasa gerek. Hırslı, iştahlı ve gözü pek Portekizli gemiciler bir kan banyosunda kendilerini bulduklarında anladılar sefaletin ne kadar aşağılık bir şey olduğunu. Aslında onları bu tuzağa sürükleyen Lidyalılardan başkası değildi. Para onların eseriydi sonuçta. Ve parayla birlikte gelen insanın insana eşit olmadığı fikri. Kibir yıktı Babil’i ve öfke kaldırdı yıkımın enkazını.

Evet Albay, Portekizliler. Hani şu bütün dünyayı avuçlarının içi gibi bilen açık zihinli insanlar. Denizci yaratılmış bir millet. Kanlı Cortez altınlarının ve Eldorado’nun peşine düştükleri zaman bir ozan tanırdım ismi Alvaro de Campos’tu.Esir düştüğü zaman korsanların arasına neden katıldıklarını sorduklarında “Dünyanın bir ucuyla diğerini birleştirmek istiyorum, çünkü sevgilim dünyanın diğer ucunda” demişti. Bir yokluğun peşindeydi o ne bir haydut ne de bir misyonerdi.

Şöyle yazılıydı günlüğünden kalan tek yaprakta:

“Yola çıkmak! Yitirmek ülkeleri!

Bir başkası olmak süresiz,

Yalnız görmek için yaşamaktır

Köksüz bir ruhu olmak!

Kimseye ait olmamak, kendime bile!

Durmadan gitmek, sonu olmayan

Bir yokluğun peşinde

Ve ona ulaşma isteği içinde!

Böyle yola çıkmaktır yolculuk.

Ama ben açık bir yol düşünden öte,

Bir şeye gerek duymuyorum yolculuğumda.

Gerisi sadece gök ve toprak.”

Aslında her şey o Machiavelli denen zırtapozun başının altından çıkmıştı. Biz evimizde mayaladığımız birayı keyifle içiyorduk ondan önce. Akdeniz’in gençlik çağıydı hem de. Bütün dünya durmadan Akdeniz’in çevresinde dönüyordu. Biz dünyanın her dönüşünde Akdeniz’in gururlu yüzüne hayrandık.

Ben, dostum Thomas ve bütün krallar başta olmak üzere, Baronlar, kontlar, burjuvalar, özgür adamlar ve serfler. Hepimiz dolardık gün boyu loncalarına. Ama ben daha çok akşamları hüzünle karışık bir umudu içmeyi tercih ederdim. Hem özgürce hayal kurmak başka ne zaman mümkün olabilirdi ki?

Dostum Campanella, tapıyordu bir tanrı kadar güzel Akdeniz’e. Bir gün şöyle demişti: “Mutlu bir altın çağ olduysa eskiden

Neden gelmesin ki yeniden?”

Özlüyordu, Akdeniz’in genç kız günlerini.

Her neyse.

Şunu belirtmeliyim ki Albay Portekizliler, İtalyanlar, İspanyollar, Hollandalılar, Frenkler … Hepsi bu altın çağın izini sürdüler. Bir farkla: Bu Altın Çağ’ı yalnız kendileri için istiyorlardı.

Sonucu sen benden daha iyi biliyorsun Albay. Sonuç lanetli Cortez Altınları ve karanlığa gömülmüş bir Avrupa oldu.

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page