top of page
  • PROLOG

Damarsız / Mehmet Mümtaz Tuzcu




Soldan üçüncü hap. Hafif, küçücük. Ekmek kırıntılarıyla karışıyor tabağımda. Suyu hazırlamadıysam, aklımı karıştıran bir şey girdiyse araya, kaynayıp gidebiliyor.

Cüce Max başlattı beni bunlara. 2000 yılının Mayıs ayıydı.

Nakliyeci meleğe transport tarihini erteletmekle görevli. Bir hafta, 10 gün üşenip almadığım zamanlar oldu. Korkmuyor musun, demişti Haldun Bey, inme iner, felç olursun.

Asil kan, asil kan ! der durur Mürüvvet Halam. Aristokrat sirkesi , içinden akacağı oluk bulamıyor şimdi. Oysa her şey akar, akmalıdır değil mi ? Nicole Seibert' i özledim. O'nu dinlemeden uyuyamazdım bir zamanlar.

Çarşambanın kapsülüyle kaç adım yol gidilir ? Perşembeninkini yutmayı unutmazsan, em değildir emziktir yazılı kutularla, bastonların yanındaysa ya da darsa koridor… 7 günlük hapı sağa, 7 günlük hapı sola sıralamışlar. 14' lük blisterlerden 8 tanesinin em olan emlerini içiversem bir akşam, 120 kiloluk bir bıkkınlığı temize çeker mi acaba ?

Damarsızda damar patlaması olur mu sevgili kamar ?

Ne olçum ne kamer bilemediler bunu.

Baksılar da bakakaldı.


Hamit Bey' in telefonu üç gündür cevap vermiyor. Korktuğumuz başımıza geldi.

Kendimi DAMARSIZ diye adlandırıyorum son yıllarda; damarlarım hasta çünkü. Vaskülit ?

Ondan da emin olunamadı. DAMARSIZ lafı da YAVUZ gibi tıpkı, hem çok iyi, hem çok kötü.

KELEŞ de öyle ! Bunları defterlerime yazardım eskiden.

Huysuz, geçimsiz anlamında DAMARSIZ olmadım hiçbir yaşımda. Uysal, munis anlamındaysa damarsızdım her zaman. Ama bütün bunların bir anlamı yok artık. İhtiyar gövdelerimiz dejenere ailelere benziyor. Soysuz çocukların kendilerini yaşatmış, yetiştirmiş annelerini, babalarını düşman gibi görüp onlara saldırmalarını andırıyor. Adı belirsiz, sağaltımı imkansız sayrılıklar kemiriyor olukların sertliğini. Otoimmün ? Şımarmış, kudurmuş, aklını kaçırmış şehzadeler kardeşlerini boğduruyor.


Matbaacı Cemşid' in babası yazlığın bahçesinde ipte kuruyan bezlerinin yerini değiştirir dururdu minik torunlarının. 15 santim sağa alır, daha sonra 10 santim sola kaydırırdı.

Ne kulaç atabiliyor, ne kumda yatabiliyordu artık. Anneannem de bibloların yerine kolonya şişelerini koyar, bir süre sonra da tersini yapardı. Tam tamına oralarda değiliz gerçi ; çok da müsaademiz yok ama, yaşarsak elbette.

Sayrılık dalga dalga girip çıkıyor kazıklaşmış bedenlerimize.

Titreyip sarsılırken yanıyoruz.

Birdenbire sonra, donuyoruz kavrulurken.

Baharların aşkla bir ilgisi kalmadı. Bahar zarar veriyor. Har üflüyor, buz değdiriyor çürüyen dokulara.

Buna rağmen yaşlı karı - kocalar sandıkları kadar nefret etmiyorlar birbirlerinden. Mauriac' a inanmak lazım.

Dün kocaman, ağır damacanayı sahanlıktan antreye, oradan da mutfağa sürükledim. Öğle yemeğinden sonra 3 saat baygın yatmıştım; onun suçluluğunu sildirmem gerekiyordu. Çöplerin yerleştirilişi, ağızlarının bağlanması, sahanlığa sıralanması da % 90 bana ait. Yapım gereği, yiyeceklerle de çok alakalıyım. Yer - içer hastayız şükürler olsun , der, kıkır kıkır gülerdi yatalak babaannem, Ayşe Ulviye Hanım.


Akşam yemeğini çay içmeye indirgeme, üşenme kaynaklıydı başlarda. Sonra sonra, yalandan hakikate doğru evrildi. Zevcem Refika uzun kemoterapi seanslarından sonra, soslu yemek yiyemez oldu gerçekten. Daracık dünyasının sofrasını da daralttı iyice.

Dizinde buz, belinde buyot, cep telefonunu kurcalıyor bütün gün.

Dizlerinden torba torba cerahat sağdılar. İki ay hapis kaldı Narya' da ter krizleri yüzünden.

Antibiyotikler yüzünden yaralar açıldı vücudunda. Gene de bazı işler söz konusu olduğunda, benden bir - iki tık daha iyi durumda. Çok küçük, çok basit şeylerle avunabiliyor. Varlığını sorgulamıyor. Ağzından çıkan her sözü kardeşine tasdik ettirerek, iki - büklüm secdesini kırıyor ve hayalinde dimdik yürüyor bu zindanda.

Ben' se LÜZUMSUZ ADAMIN GEREKLİLİĞİ adlı bir piyes yazarsam silkinir, azıcık kendime gelir miyim acaba diye düşünüyorum.

Ansızın bir anahtar giriyor kilide.

Buket, Buket ! diye sesleniyor, Refika, buradayım anneciğim, ütü odasındayım.

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page