top of page
  • PROLOG

Dardağan / Hande Kavgacı


Keşke güzel şeyler söyleyebilsem ama maalesef pek iyi değilim. Düzelemeyeceğim ben galiba. Biri çıkıp da seninki nafile bir çaba diyecek diye ödüm kopuyor. Ömrümün sonuna kadar böyle mutsuz biri olmak istemiyorum. Hele tam bir şeyler yoluna giriyor derken tekrar başa sarınca, lanet olsun iyice umudum kırılıyor. Yeniden kâbuslar da görmeye başladım canına yandığım.


Yine çocuğum ve yine kaybolmuşum. Bir şeyi ya da birini arıyorum durmadan. Issız, böyle çorak, taşlı çakıllı acayip bir arazide dolanıyorum. Aslında dolanmak da değil, daha çok sürüklenmek gibi bir şey. Arıyorum, hep arıyorum. Çekip çıkarmak da istiyorum kendimi oradan çünkü biliyorum o an acı çekiyorum ama bir yandan da ısrarla kalmak için çabalıyorum. Tövbe tövbe. Ne olacak diye sonunu getirmek istiyorum herhalde. Böyle uykuyla ayıklık arası tuhaf bir şey.


Evet farkındayım. Atamıyorum içimden işte. Hiç tanımamış olmam çok kötü. En azından hatırlayabilseydim ya da ne bileyim bir iki fotoğraf olsaydı elimde daha kolay olurdu belki. Ben doğmadan çekip gitmiş! Yani öyle kolay üstesinden gelinecek bir şey değil. Kendime kızıyorum aslında. Sevmediğim, hiç görmediğim biri nasıl oluyor da bu kadar üzebiliyor beni? Tam boşver diyorum, bir bakmışım yine o pisliği düşünüyorum. Her şeyin genişlediğini, dallanıp budaklandığını okumuştum bir yerlerde. Ağaçlar, düşünceler, hatta evrenin kendisi. Bir ben böyle kala kaldım Doktor Bey. Tek, yapayalnız!


Karmaşık. Daha ziyade kopukluk hissi. Böyle ağırlığı tam kalbimin üstüne çöküyor. Önceden boşluk gibiydi ama şimdilerde daha çok önemsenme isteği. Çekip gitmiş adi adam. Oğlunun doğumu beklemeye bile dayanamamış. “Bana mı sordun” demiş bir de giderken. Pek bir çapkınmış, durmadan da içermiş. Anlatmış mıydım size? Bir sürü kırığı varmış ama anam da hafife alınacak gibi değilmiş. Herkesin dilindeymiş güzelliği. Sorunca bunları da anlatmıştı bana. Anlayacağınız ben hikayenin gizli öznesiyim. Umurlarında bile değilmişim. Onlar sadece keyfini çıkarmış. Vay benim halime!


Tabi tabi görüşüyoruz ara sıra. En azından doğurmuş kadıncağız. Her akşam dua ediyorum, uyandığımda ondan da nefret etmeyeyim diye. O da az hayırsız değil ya! Bir şeyler hatırlamaya çalışıyorum çocukluğumdan ama boş. Bildiğiniz bomboş. Gelmiyor aklıma hiçbir şey. Tutturmuş kendine bir yol. Başka bir alemde anlayacağınız. Bazen keşke ona benzeseydim diyorum. Kafası rahat en azından ya da öyle görünmeye çalışıyor ama benden daha iyi durumda olduğu da kesin.


O an öyle demiştim size ama hemen vazgeçtim. Kafama ...! Saçma bir düşünceydi zaten. Bunca yıldan sonra bulsam ne olacak sanki? Hatta daha da kötü olurum diye iyice uzaklaştırdım o fikri aklımdan. Düşünsenize bir de ailesi olduğunu! Onları sevdiğini! Aman yok kalsın. Bu kadar bildiğimle, daha doğrusu bilmediğimle baş edemezken, bir de anasını danasını hiç kaldıramam. Kazara birinden bir şeyler duyacağım diye ödüm patlıyor şimdilerde.


Yüzleşmek bana iyi gelmiyor Doktor Bey. Ne zaman ki yok sayabileceğim her şeyi, işte o zaman rahatlayacağım. “Aldır bu çocuğu” diye tutturduğunu öğrendiğim de anamdan, neler yaşadığımı siz biliyorsunuz. Az şerefsiz değilmiş... “Ne malummuş ondan olduğum!” İnkar etmiş bir de utanmaz. Ben böyle hindi gibi düşünüp durayım, adam yıllar önce arkamda çoluğumu çocuğumu bırakıyorum demeden takılmış Helga’nın peşine. Kimliğimde dedemin adı yazıyor babam diye.


Doğru diyorsunuz. Ben de çok istiyorum başka şeylerle ilgilenip unutmak. Bir iki çabam da oldu ama pek işe yaramadı. Ahşap oymaya başladım son görüşmemizden sonra. Biblo falan yapar, kafamı dağıtırım dedim ama nerede! Baktım kuş yapmak için ağacı oyarken, onu oyduğumu hayal ediyorum hemen bıraktım. Adam kabus gibi çökmüş üstüme. Hayırsız!


Öyle hemen pes etmek değil aslında. Doğrudur. Cahil kalmayayım diye çok çabaladım onca yokluk içinde. Bir meslek sahibi olmayı da başardım ama gençliğim vardı o zamanlar be hocam. İnanın artık o güç kalmadı bende. O vakitler daha bir umutluymuşum... Yıllar geçtikçe yapamadıklarımın daha fazla olduğunu görmek yordu beni iyice.


Aman yok benden uzak olsun. Yalnızlığın başka çaresi yok mudur Doktor Bey? İki laf edeceğim diye yeni bir maceraya atılamam. Hem sizinle dertleşiyorum işte. Konuşmak bir kaç gün götürüyor beni. Bir yıl önce öyle bir durum olmuştu aslında. Baktım üç beş buluşma sonrası afra tafra yapmaya başladı. Yok onu isterim, yok bunu istemem falan. Dedim oğlum boş ver, gelmişsin kırkına. Zaten bu kadar düşünmekten fazla yaşamam ben. Yakındır şu beynimin patlaması.


Şükür etkilemiyor. Kendimi bildim bileli terziyim zaten. Farkına bile varmıyorum. Bu el kendi kendine yapıyor bütün işi. Dediğim gibi dert düşünmekten başka yaptığım bir şey yok yani. Gün boyunca babamdan anama, anamdan rahmetli dedeme, fıtığımdan midemdeki yangına atlayıp duruyorum ama bir bakmışım pantolonun paça boyu alınmış, eteğin söküğü dikilmiş, ütü bile bastırılmış. Yüzümü güldüren tek şey zanaatım.



Hiç kolay olmadı ama hocam. Başlarda çok zor gelmişti adam adama dertleşmek. Hala da düşünürüm konuşurken acaba pek bir detaya mı giriyorum diye. Ne kadar çabalasak da tam olmuyor işte. Ayıptır bizim oralarda böyle şeyler. Erkek adam dediğin ağlanıp durmaz, söylenmez öyle. Öğretilen yanlışları unutamıyor da insan kolay kolay.


Peki Doktor Bey. Elimden geleni yapacağım. Çok düşünmemeye de çalışacağım. Yalnız hani bir uyku ilacı vardı. Daha önceden psikiyatra yönlendirmiştiniz de o yazmıştı. İyi gelmişti bana. Ondan yine alsam mı diyorum? Malum gece boyunca bozkırlarda aranıp durmaktan yorgun düşüyorum.


Yok yok öyle her akşam almam. Çok darlandığımda ancak.


Peki sağolun çok sağolun.


Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page