- ELİF DUMAN
Tanrısız Gençlik Romanı Ne Diyor

“Tanrısız Gençlik” romanı Nazilerin Almanya’da egemenlik kurduğu dönemlerde halkın içine yavaşça sızan faşizmi bir grup çocuk üstünden anlatıyor. Almanya’da bir lisede işe başlayan genç bir öğretmenin, öğrencilerinde ayrımcılığı ve beyinlerine işleyen faşist düşünceleri fark etmesiyle başlayan roman, öğrencilerin giderek yeni gelen bu genç öğretmenleriyle düşünce ayrılıklarına düşmeleri ve çatışmaları ile devam ediyor. Velilerden, müdür ve çevresinden aldığı tepkilere rağmen bu genç öğretmen, derslerde öğrencilerine güncelliğini hâlâ yitirmemiş sorular sormaktan vazgeçmiyor. Savaş ve çatışmanın ortasında doğmuş ve büyümüş bu çocukların, masumiyetlerini kaybedip insanlığa ve bulundukları çağa karşı nefret dolu olarak yaşamaları yazarın vurguladığı noktalardan biri.
Kitap sistem eleştirisi gibi bir havayla başlasa da sonlarına doğru bir cinayet olayıyla yönünü değiştiriyor. Genç öğretmen işine başlar başlamaz aldığı saf nefretten rahatsız olsa da ailesine para yardımı yapmaya devam edebilmek için istifa etmiyor. Halkın geri kalanından farklı düşündüğünü söylemekten çekinen öğretmen gönülsüzce de olsa bir süre hiçbir şeye karşı çıkmamaya çalışır. Fakat bir gün öğrencilerinden istediği kompozisyon ödevine “Bütün zenciler sinsi, korkak ve tembeldir.” yazan bir öğrenciye karşı çıkınca bütün sınıfını karşısına almış olur. “Zenciler de insandır.” cümlesini kuran bu genç lise öğretmeni karşısında, aklını ve duygularını siyasi iktidara teslim etmiş, devlet ve aile tarafından yönlendirilen gençlerin ne kadar tehlikeli olduğunu da görmektedir. İktidar en kestirme yolu bulmuştur, dersler bir radyo aracılığıyla verilmekte öğretmen de derste bu bilgilerin üzerinden geçmektedir. Belki gelecekte çevrimiçi dersleri bu şekilde kullanan devletler olacaktır kim bilir. Ya da günümüzde ders kitapları da ideoloji ve din aktarma yolunda bu görevi görüyor olabilir. Daha sonra bu tartışmaya öğrencinin velisi de katılınca bütün sınıf öğretmenlerinden ders almak istemediklerine dair dilekçe imzalar, öğretmen okuldan kovulmasa da bu atışma herkesin aklında kalacaktır.
Paskalya tatili gelince öğrenciler kampa götürülür. Yaşları küçük olsa da çocuklar askerlik ve silah eğitimi alacaktır. Buradan sonra yaşananlar o dönemin sosyal durumuna dikkat çeker. Öğretmen halk tarafından pek sevilmeyen bir papazla konuşmaya başlar. Papaz ona istediğini söyleyebileceğini, onu yargılamayacağını söyleyince öğretmen “kilisenin daima zenginlerin tarafını tuttuğunu” söyler. Bundan sonra da o dönemin din, devlet, ahlak tabularına aykırı bir sohbet ederler. Bu konuşmanın içinde de öğretmen ilk kez Tanrı’ya inanmadığını itiraf eder.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra öğretmenle ırkçılık yaptığı konusunda tartışan çocuk öldürülür. Kitabın bu bölümden sonra polisiye bir kitap kadar merak uyandırıcı olduğu söylenebilir. En sonunda bilerek verdiği yeminli ifade yüzünden mesleğinden men edilen genç öğretmenin bunu neden yaptığını çözmek okura bırakılmış. Kısacası o dönemde yetişen çocukların düşüncelerine müdahale edilmesi sonucu kendilerini “Tanrılaştıran bir nesil” hem kendi hayatlarını hem de çevresindekilerin hayatlarını zehir ediyor.
Kitap zamanının çok ötesinde olup şimdi bile söylenmeye çekinilen düşüncelerin önemini anlatıyor. Stefan Zweig kitabın yazarı Ödön von Horvath için “Neslinin en yetenekli yazarı.” diyor. Filmi de çekilen bu kitap yazarın kendisinin de nefreti paylaşan bir gençliğin içinde büyüdüğü düşünülünce okurun aklında kolayca gerçeklik kazanıyor.

Tanrısız Gençlik
Ödön Von Horvath Çevirmen: Oktay Değirmenci Yayınevi : Jaguar Kitap
2016