top of page
  • NİLGÜN ÇELİK

Unutmak ve Hatırlamak Üzerine Fotoğrafı Çekilmiş Öyküler


Neslihan Önderoğlu, birçok dergi seçkisine katkısı olan, dergilerde öyküleri yayınlanan, gençlik edebiyatında da yetişkin edebiyatında da yer etmiş on küsur kitabın yazarıdır. Hem öykü hem roman yazarıdır.

Gün Işığı kitaplığından çıkan o güzelim gençlik öyküleri, Can Yayınlarından çıkan birbirinden değerli öykü ve romanlarını severek bir kenara koyarsam ben Notos Yayınlarından 2015 yılında çıkan Filler ve Balıklar kitabından söz etmek istiyorum.

Filler ve Balıklar Önderoğlu’nun “unutmak, hatırlamak üzerine,” dediği bir kitap. En güzel özeti elbette eserin sahibi yapacak. Ancak bu cümleden sonra okuru, öykülerde unutamamayı sancı haline getirmiş, hatırlamakta güçlük çeken ve bunu saplantılı haline getiren kahramanlar beklemiyor. Hepsi sıradan hepsi normal insanlar. Ancak N. Önderoğlu öyle yetkin bir üslupla kurguyu çoğaltıyor ki, dil ile birlikte o duyguları; unutma- unutabilme- hatırlamama gibi olguları okurun aklına çiziveriyor.

Son derece içtenlikli bulduğum 22 öyküden oluşan kitabın benim için en çarpıcı öyküsü Karga idi. Önderoğlu hiçbir olayın ve hatta acının tarifini okurun gözüne sokmazken bu görevi hareketlere eylemlere veriyor. Bu öyküde de acının görselini izliyoruz okurken. Saydam adlı öyküsünde de evin ortasına düşen bir cümle ile unutulmuş bir olay canlanıverirken beklenen sonun sorumluluğundan kaçma ve hatta olayı hatırlarken unutma isteğini okura sunuyor. Bir kokunun anılar üzerindeki etkisi kaç desibeldir? Önderoğlu’nun bu öyküsünde pornogrofiye varmadan cinselliğin erotizm sınırlarında anlatıyor olması dil başarısıdır. Cinsellik demişken bu konuda birkaç öyküsünde de aynı dil ustalığından da bahsetmek gerekir. Akvaryum öyküsünde pedofilinin eşiğinde yaşayan bir kahramanın bu dürtüsüyle başa çıkarken yaşadıkları ile Sonrası adlı öyküde aile içi ilişkilerin ayrıntısı okura bırakılırken, unutabilmeyi isteyen kız çocuğunu anlatırken, unutmanın sancısını çeken anneyi gösteriyor. Önderoğlu açık seçik okurun gözüne sokmadan olayı pornografiye vardırmadan anlattığı bu ustalığa ben edeb/iyat diyorum.

Önderoğlu’nun “Eski Bir Yara”, “Kara Su” ve “Üç Çeyrek Füg Gölü” öykülerinde yine akıp giden bir dil ile öykünün sonlarını okura bırakırken güçlü metaforlardan faydalanmasını önemli buluyorum. Birkaç öyküsünde, öykü içinde öykü bulmak bir okur olarak “katmanlı” öykü okumak benim için öğreticiydi. “Üç Çeyrek Füg Gölü” ve “Eski Bir Yara” gibi.

Yazının sonunda kitabın ilk öyküsünden bahsetmek isterim. Çok Fazla Hava, belki de okuru bu kitaba çekecek en önemli öykülerden. Bu öykü sosyolojik ve psikolojik açıdan incelenebilir. Ancak toplumsal yanı daha baskındır. Öyküde geçen olayla toplumun “normalleşirken” aslında nasıl anormalleştiğinin altı çiziliyor.

Neslihan Önderoğlu öyküleri resimleyebilen bir yetenek. Onun atmosferi güçlü ve katmanlı öykülerinden oluşan bu kitabını mutlaka okumanızı öneriyorum ve yazarımıza bu eseri için teşekkür ediyorum.


Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page